Aynı mahallede yaşayan kadınların çoğunun akraba olması sebebiyle kadına yönelik şiddet konusunda deneyimlerini paylaşmaları ataerkil bir sistemde zor oluyor. Kadınların üstündeki bakım emeği, yine kendi ihtiyaçlarını öncelemenin önüne geçtiği için yaptığımız her etkinlikte, her buluşmada kadına yönelik şiddeti hatırlatmak ve bunun hala gündemimiz olduğunu vurgulamak en büyük önceliklerimizden.
Depremin ilk gününden itibaren diğer birçok kadın örgütü ve feminist ağ gibi biz de örgütlü olduğumuz illerde ve Mor Mekanlarda yoğun bir dayanışma çalışmasına giriştik; birçok arkadaşımız bölgedeki arama-kurtarma çalışmalarına katıldı. Antakya-Defne bölgesindeki Sevgi Parkı’nda kurduğumuz Kadın Dayanışma Çadırı parkın tamamen boşaltıldığı 2 Mart gece yarısına kadar parkta kalmaya devam etti. Gönüllü kayıt formumuzu hala doldurmadıysanız doldurmayı unutmayın.
Antakya Kadın Dayanışma Çadırından yazıyoruz
ÖNCEKİ GÜNLERİ OKUMAK İÇİN: Yazdıklarımız
Gün 42 (26 Mart):
Sabah Tuğçe’nin “saat 8 olmuş!” çığlıklarıyla uyandık. Burada yarım saat geç uyanmak bile bütün işleri aksatabiliyor. Kahvaltıda Üniversiteli Feminist Kolektif’ten arkadaşlar ziyarete geldi. Gerçek bir pazar kahvaltısı yapıp çayımızı yudumlayarak birlikte yapabileceğimiz etkinlikler üzerine konuştuk.
Kahvaltıdan sonra kamyonla gelen ürünleri indirirken bir yandan da depoda bulunduğumuz mahalledeki kadınların ihtiyaç listelerini hazırlamaya koyulduk.
Bu sırada iki arkadaşımız da Pazartesi akşamı yapacakları Tante Rosa okuma tiyatrosu için prova yapıyorlardı. Kamp alanındaki koşuşturmacanın ortasında Tante Rosa satırlarıyla günümüz şenlendi. Tabii günümüzün şenlenmesinin bir başka sebebi de dünkü yağmurun acısını çıkartırcasına parlayan güneşli havaydı. Herkes askılılarla, ıslak saçlarla çalışmaya koyuldu. Sonra provaya gidenler, Bahçeköy’e dağıtıma gidenler ve alanda kalacaklar olarak üç ekibe ayrıldık.
Bahçeköy için paketleri hızlıca arabalara yüklerken henüz yanlış eşyaları yüklediğimizin farkında değildik… Bahçeköy’e vardığımızda kadınların üç çadırın ortasında oluşturduğu avluda birbirimizle kucaklaştık. Hem havanın sıcaklığı hem kadınların sıcak karşılaması bize enerji verdi. Sonra ÇHD’den avukat arkadaşlarımız kadına yönelik şiddet hakkında hukuki bilgilendirme yaptılar.
Kadınlar, hem kadınlık hallerinden dolayı yaşadıkları sorunları hem de deprem sebebiyle yaşadıkları sorunları bizimle paylaştılar. Aynı mahallede yaşayan kadınların çoğunun akraba olması sebebiyle kadına yönelik şiddet konusunda deneyimlerini paylaşmaları ataerkil bir sistemde zor oluyor. Kadınların üstündeki bakım emeği, yine kendi ihtiyaçlarını öncelemenin önüne geçtiği için yaptığımız her etkinlikte, her buluşmada kadına yönelik şiddeti hatırlatmak ve bunun hala gündemimiz olduğunu vurgulamak en büyük önceliklerimizden.
Sorunlardan biri de çocukların eğitimine devam edememesi ve buna yönelik devletin herhangi bir girişiminin bulunmamasıydı. Bahçeköy’de çıkan kararla kaymakamlığa ve valiliğe toplu başvuru yaparak sahra okulu açılmasına yönelik planlama sürecine girmiş olduk.
Kadınların ihtiyaçlarını vermek üzere araçlara geçtiğimizde başımızdan aşağıya kaynar sular döküldü, paketler eksik ve yanlıştı. Neyse ki yine bir kadın arkadaşımız imdadımıza yetişerek doğru eşyaları bize ulaştırdı. Etkinliğimiz bittikten sonra çaylarımızı içtik ve bir kısmımız Aşağıokçular’daki etkinliğe geçerken bir kısmımız da Asi Nehri’nin kenarına tarihi asma köprüler, tavşanları ziyarete doğa yürüyüşüne gitti ve bir portakal ziyafeti yaşandı.
Aşağıokçular’a yine ÇHD’den avukat arkadaşlarımızla birlikte gittik. Yemek yemeye fırsat bulamadığımız için bir yandan etkinliğimizi yapmaya başladık bir yandan da yemeklerimizi kaşıkladık. Fransa’dan gelen Kanal 5 ekibi, etkinliğimizin çekimini yaptı ve bizlerle kısa bir röportaj gerçekleştirdi. Röportaj ekibi kamp alanımızı da ziyaret ederek burada çekimler yaptı ve Antakya kahvesi eşliğinde kendimizi tanıtmaya, sohbet etmeye devam ettik.
Bu sırada en başta kamp alanında kalan ekibimiz Üniversiteli Feminist Kolektif gönüllüleriyle afet sonrası ergenlik dönemi 14-18 yaş kız çocuklarına yönelik uluslararası müfredatı paylaştı ve kolaylaştırıcılık önerileri yapıldı. Tabii bir de prova ekibi vardı. Yeşilpınar’ın önceki günden kalan eksik paketlerini sahiplerine ulaştırırken Ayfer ablanın evine ziyarete gidip hayır için yaptıkları bulgur pilavından tattık. Ayfer ablaların bahçesinde otururken oradaki ninemiz bu hayrı vefat eden torunları için yaptıklarını anlattı ve torunlarından birinin diktiği limon ağacını gösterdi. Sonrasında bir yandan dağıtıma devam ederken bir yandan da oyunda rol alacak kadınlar ve kız çocuklarıyla Tante Rosa provası için sosyal tesislerde buluştuk. Tesisin bahçesindeki palmiyelerin ağacının hışırtıları Tante Rosa’nın sesine karışırken oyuncu olacak kız çocukları, kendileri kadar güzel çiçekleri toplayıp bize getirerek sürpriz yaptılar.
Üç grubun da işleri azar azar biterken kamp alanımızda toplanıp günün son işlerini yapmaya koyulduk. Aşağıokçular’a dağıtılacak paketleri ayarlayıp komşularımızı arayarak onlara ulaştırdık. Akşam çökerken işlerin yorgunluğuyla birlikte tentemizin altında toplanarak yemek yedik. Tabii bu yorgunluğun üstüne bir de yarın aramızdan ayrılacak arkadaşlarımızın hüznüyle vedalaşma konuşmaları yapıldı. Gece sessizliği çökerken sorumluluklarımızı yerine getirmenin huzuru ve vedaların hüznü ile kah türküler söyleyerek kah kikirdeyerek bu sessizliği bölen umudumuzun sesleri Aşağıokçular’da yankılandı.