Ekonomik kriz biz kadınların hayatında elbette katmerli bir yük olarak yaşanıyor. Kadınlar giderek yoksullaşıyor. Hayat o kadar pahalı ki hesap kitap yapmadan yaşanmıyor. Ev ekonomisini yönetebilmek, kadınların görünmeyen işi... Gıdadan faturalara, hijyenden sağlığa bütün temel ihtiyaçlardan alınan yüksek vergilere zamlar ekleniyor. Ekonomik krizin yükünü taşımamak için feminist isyan! El konulan emeğimiz için feminist isyan!
Hayatlarımız giderek daha da zorlaşırken yan yana olmak, dayanışmak ve bize dayatılanlara karşı direnmek bizi güçlendiriyor. Çünkü sen, ben, o, biz hepimiz, pandemi koşullarını en ağır yaşayanlarız. Şimdi sırtımızdaki en ağır yüklerden birine; ekonomik krize, işsizliğe, kadın yoksulluğuna karşı ayağa kalkmak; görünmeyen emeğimizin hesabını sormak için hep birlikte harekete geçmek istiyoruz.
Yağ stoklamak, daha ucuz marketleri araştırmak, yaşamak için kredi çekmek, kirayı denkleştirmeye çalışmak… Çoğumuz bu yöntemlerle hayatta kalmaya çalışıyoruz ama bunların çözüm olmadığını da biliyoruz! Neden hepimiz aynı şeyleri yaşayıp tek başımıza çözümler arayalım ki? Neden, erkek şiddetine karşı sokakları inleten gücümüzü bu gidişatı durdurmak için de kullanmayalım?
Yan yana gelmek, dertleşmek güzel ama sadece bir dokunup bin ah işitmeyelim birbirimizden. Dayanışmalar kurmak, el konulan emeğimizin, hayatlarımızdan çalınanın hesabını sormak için de bir araya gelelim. Sorunlarımızın adını koyup, hep birlikte nasıl bir direniş örebileceğimizi tartışmak, etkili mücadele yöntemleri bulmak için bir araya gelelim. Kadınları aileye ve mevcut toplumsal kalıplara bağlı olmadan güçlendirecek feminist ekonomik-toplumsal taleplerimizi seslendirmek için bir araya gelelim. Hayatımızın el konulan değerlerini geri almak için, feminist bir direniş hareketini yükseltmek için bir araya gelelim.
Kriz kapitalizmin, bedel milyonların
Ağır ekonomik kriz koşullarında hayatta kalmaya çalışıyoruz. Yaşama dair her şeyi piyasada alınıp satılır birer metaya dönüştüren neoliberal politikalar iflas etti. Sistem dikiş tutmuyor. Ülkemizde bütün yetkileri tek bir adamın eline veren rejim değişikliğiyle de beraber geldiğimiz nokta faşizm, işsizlik, yoksulluk… Döviz kurundaki hareketlilikten zenginliğine zenginlik katan, elektriğe, doğalgaza yapılan zamlarla halkın cebinden alarak enerji hakkımızı parsellemiş şirketlerin karını büyüten, ülkenin rezervlerini sermayeye aktaran bir hırsızlar düzeninin altında eziliyoruz. Bu koşullarda bazıları servetine servet katarken milyonlarcamız ekonomik açıdan adeta yere çakılıyoruz.
Ekonomik kriz biz kadınların hayatında elbette katmerli bir yük olarak yaşanıyor. Kadınlar giderek yoksullaşıyor. Hayat o kadar pahalı ki hesap kitap yapmadan yaşanmıyor. Ev ekonomisini yönetebilmek, kadınların görünmeyen işi… Gıdadan faturalara, hijyenden sağlığa bütün temel ihtiyaçlardan alınan yüksek vergilere zamlar ekleniyor. Birçoğumuz artan kiralarla baş edemediğimiz için özgürleşmek üzere ayrıldığımız evlere geri dönüyoruz ya da o evlerden çıkma ihtimalimiz azalıyor. Evlerini birleştirenlerimiz de var. (Zorunluluktan da olsa güzel mücadelelerin kolektif mekânları olması dileğiyle.)
Ekonomik kriz pandeminin üstüne geldi. Birçoğumuz işten çıkarıldık ya da ayrılmak zorunda kaldık. Ya da kötü ve güvencesiz çalışma koşullarına razı olduk. Covid-19’un etkisiyle iş kaybı ve geniş tanımlı kadın işsizliği yüzde 43’e ulaştı. Her 100 kadından sadece 17’si kayıtlı ve tam zamanlı istihdamda yer bulabiliyor!
Patriyarkal kapitalizm bir yandan her şeyi piyasanın konusu haline getirirken, bir yandan da iş sayılmayan bazı işlerin ailenin içinde, kadınlar tarafından çözülmesini istiyor. Devlet iş sayılmayan bu işlere kaynak ayırmıyor. İşte bunlar, bizim omuzlarımıza bırakılan bakım işleri. Bazen bir hasta bakıcı, bazen öğretmen, bazen ortak motivasyon yaratarak salgınla baş etme görevi kadınlara veriliyor. Sosyal hayatımız giderek yok oluyor. Ruh hallerimiz, ilişkilerimiz değişiyor. Tam anlamıyla bizim sırtımıza yıkılan bir bakım krizinin içinde boğuluyoruz.
Bu koşullarda çocuklar, kadınlar, LGBTİ+’lar istismara ve şiddete daha açık hale getirilirken Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’nden Erdoğan’ın kararıyla çekildi. Şimdi de zaten çok sınırlı miktarlarda verilen nafaka hakkımızı kısıtlamaya çalışıyorlar. Krizin sorumlusu iktidar, nafaka hakkını gasp etme hazırlıklarını yoğunlaştırdığı günlerde, faşist-ırkçı erkek güruhlarını “milli beka, dillerini koparırız” söylemleriyle kadınların üstüne sürüyor. Krizin içinde biriken öfkeyi kadınların, LGBTİ+’ların üstüne yönlendirmeye çalışıyor. Ve tabii bunu yaparken Diyanet, tarikatlar, kutsallık diye dayatılan normlar bir bütün olarak tepiniyor hayatlarımızın üzerinde.
Ekonomik krizin patriyarka ve faşizmle dolaysız bir bağı var. Patriyarkal kapitalizm, yoksulluk, kadınların şiddet gördüğü ilişkilerden çıkamamasını, boşanamamasını, emeğinin hakkını arayamayacak kadar güvencesiz olmasını istiyor ve bunu devlet gücüyle sağlıyor. Siyasal iktidar, bir kez daha kadınlara saldırarak iktidarının bekasını korumaya çalışıyor.
Bu Koşullarda Nasıl Hayatta Kalıyoruz, Nasıl Hayatta Kalırız?
Bu soruya hepimizin vereceği birbirinden yaratıcı bir sürü yanıt var. Hesap uzmanı kadınlar olarak tasarruf yapmanın, geçinmenin milyon yolunu bulmuş olabiliriz. Peki, bulduğumuz bu bireysel yöntemler sorunu çözüyor mu?
Bizim tasarruf dediğimiz hayatlarımızdan kısmak. Peki, hayatımızı, haklarımızı, neşemizi, arzularımızı, kaynaklarımızı, emeğimizi ve paramızı çalarak dilimizi koparmak isteyen bu sistemle pazarlık yapabilir miyiz? Uzlaşabilir miyiz? Bu pazarlıklar bizlere mutlu hayatlar vaat edebilir mi? Zaten ataerkil güç ilişkileri ve onun sürdürücüsü dinci faşist iktidar tarafından kısıtlanan yaşamımızın sınırları iyice daralıyor ve iktidarın bekası için daha da daraltılmak isteniyor. İhtiyacımız olan şey hayatımızdan kısmak değil, bu sistemi sarsmak.
Peki, Ne Yapacağız?
Aslında bu bilgi bizde var. Küçük yaşlardan itibaren günlük hayatımızın her anında bize dayatılanlara karşı direnme, kendi alanlarımızı genişletme, özerkliğimizi inşa etme bilgisi. Biz kadınlar erkeklerden, devletten, patronlardan alacaklıyız! Erkek şiddetine karşı birbirimizi nasıl savunuyorsak, ekonomik kriz ve iktidarın kriz içinde yükselttiği dinci, faşist, kadın düşmanı saldırılar karşısında da birbirimizi savunabiliriz.
Hakkımız olanı yüksek sesle söyleyelim.
Hakkımız olanı almak için direnelim.
Direnişimizi dayanışmamızla güçlendirelim.
Acil Taleplerimiz
- Gıdadan, elektriğe, doğalgaza, bebek bezinden hijyenik pede, temel ihtiyaçlara yapılan tüm zamlar geri alınsın. Temel ihtiyaçlar belirlenirken kadınların ve LGBTİ+’ların durumları dikkate alınsın ve bunlar vergiden muaf tutulsun.
- Temel kamusal hizmetler paralı olmaktan çıkartılsın ve kadınların/LGBTİ+’ların ihtiyaçları dikkate alınarak genişletilsin. Kamusal kaynakların kadınlardan, LGBTİ+’lardan çalınarak sermayeye aktarılması ve finansal borçlanmaya dayalı ekonomik ilişkiler son bulsun.
- Ülkenin ortak varlıklarına ve kaynaklarına çöken, bütün temel haklarımızı bize fahiş fiyatlarla satan şirketler, devlete olan borçları tahsil edilerek kamulaştırılsın.
- Yaşam alanlarımız ve konutlarımız finansal spekülasyon konusu olmaktan çıkartılsın, kiralara üst sınır getirilsin.
- Tam zamanlı ev kadınları için kocaya, babaya, evlenip evlenmemeye bağlı olmaksızın sağlık sigortası düzenlemesi yapılsın. Emeklilik hakkı tanınsın. Ev kadını denilen işsiz kadınların, kayıt dışı ve göçmen kadınların hakları güvence altına alınsın.
- Esnek ve güvencesiz çalıştırma ve kadınları işgücünün dışına atan ayrımcılık yasaklansın. Kadınların tam zamanlı, güvenceli ve insanca bir gelir sağlayan işlerde çalışabilmesine olanak veren istihdam politikaları üretilsin.
- Eşdeğer işe eşit ücret istiyoruz. Ücretlendirme ve çalışma koşullarındaki cinsiyetçilik ve her türlü ayrımcılık son bulsun.
- Kadın ve erkek bütün çalışanlar için çalışma saatleri kısaltılsın.
- Bakım işleri toplumsallaştırılsın. Yaygın yaşlı ve çocuk bakım merkezleri açılsın, gerektiğinde evde sosyal hizmet uzmanlarınca verilecek bakım hizmetleri kamusal olarak karşılansın.
- Doğum sonrası sırayla hem anneye hem de babaya devredilemez doğum izinleri verilsin, çocuk bakımı erkeklerin de sorumluluğu olarak okullardan işyerlerine teşvik edilsin.
- Erişilebilir, ücretsiz ve kürtaj hakkı dâhil, cinsel sağlık ve üreme sağlığı haklarımız güvence altına alınsın.
- Boşanma durumlarında kadınlara konut ve geçim güvencesi sağlansın.
- Nafakayı kısıtlamayı aklınızdan bile geçirmeyin. Nafaka miktarları insanca yaşamaya yetecek düzeye çekilsin.
- Kadınları ve LGBTİ+ları erkek ve devlet şiddeti karşısında savunmasız bırakan yasal düzenlemeler iptal edilsin. İstanbul Sözleşmesi yeniden imzalansın, uygulansın.
- Tarikat yurtları ve Diyanet kapatılsın. Diyanet’e ayrılan bütçe, kadınlara harcansın. Aile irşat ve dini rehberlik büroları, kadınların boşanmasını zorlaştıran gerici birimler derhal kapansın, 6284 tam ve eksiksiz uygulansın.
Dünyayı İstiyoruz. Değiştirmek İçin Feminist İsyandayızDerdiniz nedir diye sorarlarsa; yaşamı üretip kırıntılarla yetinmeyeceğiz diyelim.
Ekonomik krizin yükünü taşımamak için feminist isyan!
El konulan emeğimiz için feminist isyan!
Güvenceli çalışma hakkımız için feminist isyan!
Bakım işlerinin toplumsallaştırılması için feminist isyan!
Patiyarkal kapitalizme ve faşizme karşı feminist isyanımızı büyütmek için harekete geçelim!
Türkiye’de kadınların yüzde 6,9’u okuryazar değil; bu grubun işgücüne katılım oranı: %15,9. Kadınların yüzde 75, lise altı, lise mezun, mesleki veya teknik lise mezunu ve işgücüne katılım oranı ortalama yüzde 34.
Her 4 kadından sadece 1’i çalışıyor. Geniş tanımlı kadın işsizliği oranı pandemi sonrası ekonomik krizle birlikte yüzde 40’lara ulaştı, kadın istihdamı yüzde 26’ya geriledi.
Ama işgücüne dâhil olmayan kadınların yüzde 45,9’nun çocuk-yaşlı bakım yükümlülükleri var. Mahkemeler tarafından en yüksek oranda kabul edilen nafaka türü, yüzde 70 ile müşterek çocuklara bağlanan iştirak nafakası ve çocukların velayeti genellikle kadınlara veriliyor. Kadınların talep ettiği diğer nafaka türleri olan yoksulluk nafakasının kabul oranı yüzde 49 iken, boşanma davası sürerken istenen tedbir nafakasının kabul oranı yüzde 39.
Boşanma davasına taraf olan kadınların yüzde 2,1’inin hiçbir düzenli geliri yok. Asgari ücretin altında çalışan kadınlar yüzde 7,9, asgari ücretle çalışan kadınlar yüzde 15,7 oranında.
Nafaka tutarları ise, mahkemelerce asgari ücret, açlık ve yoksulluk sınırlarının standart olarak uygulanmaması ve sosyal ve ekonomik durum incelemelerinin gerektiği şekilde yapılmaması nedeniyle son derece düşük.
Ortalama nafaka 262 TL. Nafakaların sadece yüzde 20,7 ’si tam olarak ödeniyor. 262 TL ortalama nafaka nelere yeter? Mesela bu parayla en lüks olmayanlarından bir paket jumbo boy çocuk bezi veya kadın pedi alıp, aylarca kullanabilirsiniz! Fazla lüks olmayan bir alışveriş torbasına (poşeti satın almadan) tek bir seferde azami iki-üç parça koyup, tüm ay tüketebilirsiniz. Fakat bunların tamamını bir seferde yapamazsınız, birini seçin. Tam ulaşım kartı satın alamaz, evde oturursunuz. Elektrik faturası öderseniz de bunların hiçbirini yapamazsınız. İyisi mi hesap yapmayı bırakın, nafaka hakkını gasp edenlere karşı harekete geçin.
Kaynak: Disk-AR Kadın İşgücünün Durumu Raporu, Konda 2020 Nafaka Dosyası
*Manşet Fotoğrafı Zeynep Kuray
Yorumlar