Mesela okulların paylaştığı EBA puan listesinde kendi okulumdaki evli bir çiftin puanlamasını da yaklaşık iki aydır takip ediyorum ve bu çiftten kadın olan sürekli listenin sonlarında yer alırken erkek olanın her defasında listenin ilk üçünde olması tesadüf olmasa gerek.
Salgın, Aralık ayında Çin’de başladı ve 11 Mart’ta Dünya Sağlık Örgütü’nün pandemi olarak ilan ettiği gün, ülkemizde de ilk vakanın duyurusu yapıldı. Yani yaklaşık 2,5 ay kadar bir zaman geçmesine rağmen hiçbir kurumda buna dair hazırlık olmadığı gibi eğitim kurumlarında da herhangi bir hazırlık yoktu. Hatta ilk vaka haberinden sonra bir hafta boyunca okulların tatil edilip edilmeyeceği tartışmaları sürüyordu. 16 Mart’tan itibaren okulların da tatil edilmesi ile birlikte biz de “Evde Kal’’ çağrısına uyabilecektik.
İki hafta eğitime ara verildiği duyurusundan sonra ilk başta hepinizin bildiği gibi uzaktan eğitime televizyonlardan başlandı. Tabii bunun sorunları (teneffüs aralarında ilahiler dinletilmesi, Menderes’in idamının izletilmesi, bölgesel farklılıkları gözetmemesi, belirli düzeyde eğitim almış ailelerin çocuklarına yönelik olması gibi) ilk günden başladı ve sürdürülemez bir durum olmasıyla birlikte tekrar her öğretmenin canlı ders yapması istendi.
Bunun için Eğitim Bilişim Ağı (EBA) denilen, var olan bir program kullanılmaya başlandı. EBA aslında yıllar önce iktidar tarafından kurulmuş, öğretmenlerin performansını ölçecek şekilde oluşturulmuş bir program. Buna hemen her öğretmenin karşı çıkması ile çok işlerlik kazanamamıştı. Pandemi süreci ile birlikte bir yanıyla bu programı işler hale getirmek aslında kaçınılmaz bir fırsat olarak da değerlendirildi. Öğrencisi olan herkesin artık çok yakından tanıdığı bir program haline dönüştü. Programda bulunan performans ölçen ‘’sayaç’’ ile hem öğretmenin hem de öğrencilerin performansı ölçülüyor. Bu öğretmenlerin aldığı puanlar okul gruplarında sıralanmış liste halinde hemen her hafta paylaşılıyor. Tabii bu durumda idarecilerin ‘’tatlı rekabet’’ diye adlandırdığı ama hiç de tatlı olmayan bir rekabete yol açıyor. Okulda en yüksek puana ulaşmak için tüm saatlerini EBA’da geçiren insanlara dönüşüyorsun sonra.
Tabii bu arada aslında evde ‘’yatan’’ öğretmenlerin uğraştığı tek şey EBA değildi. Vefa Gruplarında görevlendirmeden, cuma namazında görevlendirmeye kadar mesleki işleri dışında birçok yerde görevlendirilmeye çalışıldı öğretmenler. Eğitimdeki pandemi öncesinde de aslında ‘’normal’’ olmayan ve ‘’normalleştirme’’ sürecinde de artacak olan sorunları saymakla bitiremeyiz. Biraz özetlemeye çalıştığım şey aslında büyük kısmımızın bildiği şeyler ama ben çok da dillendirilmeyen pandemi sürecinde kadın öğretmenlerin durumundan bahsedeceğim.
‘’Kadınlar için en makbul meslek’’ (‘’Hem evinin işini yaparsın hem de mesleğin olur.’’ söylemleri hala kulaklarımda çınlar ) olan öğretmenlikte çalışanların büyük bir kısmı kadınlardan oluşuyor. Pandemi sürecinden önce de normal olmayan uygulamalara yazılı olmasa da maruz kalıyorduk. Kadın yönetici, idareci sayısının çok az sayıda olması (görevde yükselememe), çocuk bakımının (annelik izni) sadece annelere bırakılması, kreş olmaması gibi sorunlar yanında evli olmayan ya da çocuğu olmayan kadınların ders programlarının kişinin çok da fikri alınmadan yapılmasına kadar bir dizi sorundan bahsedebiliriz.
Pandemi öncesinde de okuldan çıktıktan sonra (hele eşi de kendisi gibi öğretmen değilse ve daha geç bir saatte işten çıkıyorsa) asıl iş başlıyordu. Okula gidiyorsa çocuğun okuldan alınması, yemeğin hazırlanması, ev işlerinin hemen hepsini yapması (‘’yardım eden’’ eşi varsa şanslı sayılır) ertesi gün yapılacak ders ve sınavlarının hazırlanması; tabii bunlar yetmez çocuğun ödevlerinin yaptırılması (öğretmenliğe devam!) gibi saymakla bitiremeyeceğimiz işlerden eğer zaman kalırsa kendini yeniden üretebilir. Ama büyük bir kısmı bu zamanı bulamadan sabah tekrar aynı şekilde işe başlar. Gerçi birçok çocuklu kadın arkadaşımızdan ‘’Oh be iyi ki okula geliyorum da biraz dinleniyorum’’ gibi cümleler duymaya başlıyoruz. Tabii bu işe geliş sırasında diğer bir takım işleri başka kadınlara bırakarak (çocuğun evde bakılması gibi) evden çıkmak kısacık teneffüslerde nefes alma, sosyalleşme, evdeki sorumlulukları dışında konuları konuşacağı bir ortama girmiş oluyordu.
Pandemiyle birlikte evde kalabilen birçok kadın gibi ilk günler kendisine iyi geldiğini düşündüğü işlerle uğraştıktan sonra kadın öğretmenler için de uzaktan/evden çalışmayla iş yükü artmış oldu. Okul idarecilerin canlı dersleri atamasıyla daha öncesinde EBA denilen rekabet programına dahil olduk. Evet, tüm öğretmenler açısından çeşitli problemleri var elbette ama kadınlar açısından çok daha can sıkıcı boyutları var. Çeşitli mobbingleri de görmezden gelerek devam edersek; idarecilerin öğretmenlere sormadan istedikleri saatlere koydukları dersler, kadınların bu rekabette zaten elenmesi anlamına geliyordu çünkü o saatte EBA’da dersi olan çocuğunun dersi ile ilgilenmek zorunda ya da küçük çocuğu varsa zaten derse girmesi bile pek mümkün değil.
Mesela okulların paylaştığı EBA puan listesinde kendi okulumdaki evli bir çiftin puanlamasını da yaklaşık iki aydır takip ediyorum ve bu çiftten kadın olan sürekli listenin sonlarında yer alırken erkek olanın her defasında listenin ilk üçünde olması tesadüf olmasa gerek. Bunun dışında çeşitli anket sonuçlarında erkek öğretmenlerin sistemi kullanılabilir ve yeterli bulmasına rağmen kadınların kullanılabilir bulmuyor olması da tesadüf olamaz sanırım. Bir de erkeğin ‘’çok önemli’’ işlerde çalışanı, görevde yükselmesi gerekeni var ki onlarda durumlar daha vahim. Odaya girip kapısını kapatarak çalışması gerekiyor. Kadın öğretmenler ise kendisi de uzaktan çalışmasına rağmen hem çaycı hem aşçı hem temizlikçi hem çamaşırcı olarak hizmet sunmak zorunda kalıyor ki; bu kadınların ‘’Okulda çalışmak çok daha iyi’’ dediği bir duruma dönüşmüş durumda.
Bu sistemin ilerleyen dönemlerde performans olarak değerlendirileceği Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından sık sık mesaj sistemi ile hatırlatıldığı düşünülürse bu ‘’makbul’’ meslekte de çok fazla ‘’makbul’’ olmayacağız gibi görünüyor. Bundan sonra evden çıksak da bizi nasıl bir sistemin beklediğini bilmemekle beraber esnek çalışma koşullarının her alanda olduğu gibi öğretmenlikte de artacağı; belki de uzaktan eğitim işinin yaygınlaşacağı ve bundan en fazla kadınların etkileneceği bir durumla karşı karşıya kalacağız.
Tüm bu sorunlarla daha fazla karşı karşıya kalmadan kadın örgütlerimizle, meslek örgütlerimizle, sendikalarımızla karma çalışmalar yanında kadınların karşılaştığı veya karşılaşacağı sorunlara hep birlikte çözümler düşünmemiz gerekiyor. Çünkü biliyoruz ki kadınların normali bambaşka. Bize dayatılan eski normali de yeni normali de kabul etmiyoruz!
Yorumlar