Benim adım Reyhan. Senin adın ne? – Gülseren Akdoğanbulut

“Bağırsaklarım için gelmiştim dahiliyeye buraya sevkettiler, bu odada iki aydır yatıyorum tüplerimi tamamen iltihap kapladığından doktorum almak zorunda kalmış artık çocuğum olması da çok zormuş. Yani tek şansım tüp bebekmiş. Kocamla konuştum, ‘ben bunun için hastaneye gelmem’ dedi. Kaynanam aradı bana çok kızdı. ‘Oğlunu çok üzmüşüm’ öyle dedi.

Benim adım Reyhan. Senin adın ne? – Gülseren Akdoğanbulut

“Bağırsaklarım için gelmiştim dahiliyeye buraya sevkettiler, bu odada iki aydır yatıyorum tüplerimi tamamen iltihap kapladığından doktorum almak zorunda kalmış artık çocuğum olması da çok zormuş. Yani tek şansım tüp bebekmiş. Kocamla konuştum, ‘ben bunun için hastaneye gelmem’ dedi. Kaynanam aradı bana çok kızdı. ‘Oğlunu çok üzmüşüm’ öyle dedi.

Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesi koridoru tek tük erkek ama çoğunlukla kadınla doluydu. Bekleme koltuğunda oturan yaşlı kadın yanından kalkan genç kadına gülümseyerek “Peki iyi günler kızım, Allah yardımcın olsun” dedi. Ayakta durmaktan yorulduğumdan genç kadından boşalan yere hızlıca oturdum. Yaşlı kadın ise bana dönerek “Bu kalkan var ya, kendi 36 yaşında 2 kızı varmış, ilk koca dışarı atmış, başka kadın getirmiş bunun yerine. Bunu da 60 yaşında bir adam almış ama adam da ‘çocuk doğurursan sana da kızlarına da bakarım’ demiş. Evvelden bağlatmış ya şimdi de tedaviye gelmiş” diyerek dudak büktü arkasından. “Benim bir şeyim yok ben kontrol için geldim zaten. Senin neyin var? Sen neden geldin?” diye sorduğunda “Düzensiz kanama” dedim kısaca. “Çok dikkat et bak, benim kızkardeşim rahim kanserinden vefat etti. 3 yıl oldu. Ben de her yıl geliyorum kontrole” dedi. “Başınız sağolsun, tabi ihmal etmeyin” dedim.

Diğer tarafımda ise, 26-27 yaşlarında bir kadın “Ben muayene masasına çıkmak istemiyorum” dedi “Korkuyorum o masadan. Acaba doktora şikayetimi söylesem de ilaç yazsa olmaz mı” dedi. Ben ise öyle bir şey olmayacağını çok iyi bilmekle birlikte (her defasında nedense bir kadın muayene olmasam da doktora söylesem şikayetimi dediğinde doktorun cevabını bildiğimden) “yine de bilemiyorum” dedim.

Muayene odasından biri 35-36, diğeri 15-16 yaşlarında geniş pardesülü 2 kadın çıktı ve kapının hemen önünde ayakta bekleyen 38-40 yaşlarındaki adama dönerek “gebe polikliniği bakmıyormuş buna doktor ‘adölesan polikliniğine gidin’ dedi. Karşı binadaymış oraya gidelim” dedi.

Zaman ilerliyor, ismi okunan içeri giriyor, bense kontrol kağıtlarıyla kimi zaman telefona kimi zaman insanlara bakarak sıramın gelmesini bekliyordum.

Nihayet sıra bana gelmişti, ismim okundu, içeri girdim. “Ameliyat için tüm tetkiklerim yapıldı dahiliye ve anestezi bölüm raporları da burda” diye doktora elimdeki kağıtları uzattım. Doktor “Tamam. Çok iyi öyleyse ameliyat gününüzü verelim” dedi, ajandasını açtı, “8 Haziran” dedi. “Uygun musun” dedi, “Evet” dedim. “7 Haziran’da gel yat, 8 Haziran’da ameliyatını yapalım” dedi. Teşekkür ederek odadan çıktım.

7 Haziran sabahı erkenden bu kez hastanenin 4. katına çıktım ve yine sıramı bekledim. İsmim okundu. Bankodaki hemşire kimliğimi alarak kayıt işlemlerimi yaptı, “Doktor odasına da gidip işlemlerinizi tamamlattıktan sonra 407 numaralı odada bu katta yatacaksınız, şimdi koridorun sonundaki soldaki odaya gidin” dedi. Kapıyı vurup içeri girdim. Doktor odası geniş ve etrafa düzensizce yerleştirilmiş koltuklar, bir masa ve bir ahşap dolaptan oluşuyordu. 4-5 doktor ellerinde dosyaları okuyor. Bir erkek bir kadın doktor akşam Murat Boz konserine nasıl gidecekleri, nerede buluşacakları hakkında konuşuyorlardı. Orta yaşlı bir erkek doktora ameliyat için yatış yaptırdığımı ve hemşire hanımın beni gönderdiğini söyledim. Doktor adımı sordu, önündeki listeye baktı, adımı buldu. Bir şey söylemeden dosya dolabından bir ince dosya çıkardı ve “Ergün Bey sizin doktorunuz, o gelene kadar siz gösterdiğim sayfaları doldurun” dedi. Bir kaç sayfa çevirip dosyayı elime tutuştururken “Her sayfanın altını imzala boşluklara da adını yaz, kalemin yoksa kalem al masadan” dedi. Hızlıca dediğini yapmaya koyuldum, sayfaların altına adımı yazıp imzamı atıyordum ki farklı bir sayfa çıktı karşıma:

“Hekimimin durumumun gerektirdiği planlanmış işlemden başka ek veya değişik işlemleri gerektirecek farklı durumları girişim esnasında açığa çıkartabileceğini anlıyorum. Bu durumda hekimimin durumun ve sağlığımın gerektirdiği uygun ek girişimi tüplerimin alınmasını, yumurtalıklarımın alınmasını ve rahmimin alınması işlemlerini de yapmasını kabul ediyorum.”

“Bunu imzalamak zorunda mıyım” diye sorduğumda “Tabii ki ameliyata giren her hasta bunu imzalar. Siz ameliyattayken acil bir durum olursa sizin iyiliğiniz için müdahele edebilmemiz için gerekli” dedi. İmzaladım. Bitirip dosyayı doktora verdim sayfaları kontrol etti ve “Peki dışarda bekleyin Ergün Bey gelince size seslenirim” dedi. Çok uzaklaşmamak için kapının hemen önünde beklemeye başladım.

O arada içeriye giren genç kadın doktor “Arif Hoca’nın çömezi kim” diye bağırdı, kapıyı tam örtmeyip aralık bıraktığından sesleri çok iyi duyabiliyor, odanın bir kısmını görebiliyordum. Genç bir erkek doktor “benim” dedi, “Peki hoca toplantıda dünkü ameliyat listesini kontrol ediyor, rapora ‘genç hastanın tüpleri alınacak’ diye sen mi yazdın? Hoca ‘bu hastanın tüpleri alınmayacaktı neden bu işlemi yaptınız’ diye kıyameti kopartıyor aşağıda, neden böyle bir şey yazdığınızı hemen inin söyleyin” dedi. “Hayır, bir yanlışlık olmuştur. Ben yazmadım. İner hocayla görüşürüm birazdan” diye cevapladı erkek doktor.

Ben ise bir hayli bekledikten sonra doktor odasına tekrar girip “odama yerleşip sonra gelsem olmaz mı”   diye az önceki doktora sorduğumda “tamam odana yerleşip gel ama çok gecikme Ergün Bey tekrar ameliyata gider onu görmen lazım” dedi. Her iki elimde çantalarla biraz tedirgin odama geldiğimde bir ağlama sesi duydum. Ağlamadan ziyade hıçkırıklara boğulan bir kadın sesi.

Kim olduğunu göremiyordum. Uzun siyah saçlarıyla yatağında kendi dizlerine kapanmış kesilmeyen hıçkırıklarla ağlıyordu. Neden sonra susup kafasını kaldırdı, ağlamaktan şiş gözleri kızarmış yüzüyle “Sen ne zaman geldin” dedi bana. “Yeni” dedim, “Geçmiş olsun.” “Sana da geçmiş olsun” dedi. “Neyin var” diye sordu, “Polip, ameliyat olacağım yarın” dedim. “Ben de dün oldum” dedi “Bağırsaklarım için gelmiştim dahiliyeye buraya sevkettiler, bu odada iki aydır yatıyorum tüplerimi tamamen iltihap kapladığından doktorum almak zorunda kalmış artık çocuğum olması da çok zormuş. Yani tek şansım tüp bebekmiş. Kocamla konuştum, ‘ben bunun için hastaneye gelmem’ dedi. Kaynanam aradı bana çok kızdı. ‘Oğlunu çok üzmüşüm’ öyle dedi. Her gelen gitti ben hala yatıyorum. Allah’a çok dua edeceğim beni feraha çıkarsın diye. Günlerdir odada yalnızım. Seni görünce içim biraz rahatladı.  Benim adım Reyhan, ablacım senin adın ne?”

Yorumlar