Bak çocuğum, dünya aslında o kadar güzel, o kadar şahane ve mucizelerle dolu bir yerdi ki, biz onu yaşanmaz, katlanılmaz bir hale getirdik. Kendinden olmayana, doğaya, hayvana ve dünyada kendine tutunacak bir dal arayan herkese, her şeye karşı nefret duyan ve aynı zamanda paraya, güce, zevke, şöhrete tapan, bencillikten geberen, saygısız, sevgisiz bir insan sürüsü yarattık kendi ellerimizle.
İnsanın yaradılışında bir iyilik, bir de kötülük vardır. Her iyinin içinde biraz kötülük, her kötünün içinde de bir parça iyilik vardır. O içindeki azı çok, çoğu da az yapmak senin elinde çocuk.
Evet evet, biz yaptık. Başkası değil.
Aslında her kötü senin gibi güzel bir çocuktu. Dünyayı bu hale getiren bizler, doğan her çocuktan bir canavar yarattık. Hırsımızla. Elimizden kurtulabilenler oldu tabii. Onlarla da hep savaştık. Mesela, biz öldürürüz, onlar dimdik karşımızda durup öldürdüğümüzü hayata döndürmeye çalışır. Sonra biz yıkarız, onlar yine dimdik karşımızda durup yıktıklarımızı toplayıp yeniden inşa ederler. Biz yakarız, onlar söndürmeye çalışır. Dimdik. Biz çalarız, onlar çaldıklarımızın yerini kat kat doldurup, çaldığımız kişilere iade eder. Dimdik. Böyle uzar gider bunlar. Biz bozdukça onlar düzeltmeye çalışır. Ve yine dimdik karşımızda durarak. Her defasında daha da kalabalık, daha da güçlü.
Dünya kötü bir yer değildi esasında. Onu bu hale düşüren biziz çocuğum. Para ve daha çok para. Şan, şöhret ve daha çok… Zevk, sefa ve daha çok… Ben, ben, ben, yine en çok ben… Bak bize, biz yaptık her şeyi, biz yaktık dünyayı. İyi bak çocuk.
Biz para içinde yüzerken, kaç kişi daha iyi bir hayat için başka memlekete göçtü, kaçının cesedi sularda yüzdü? Görmedik. Biz son model telefonlarımızla dünyanın en güzel tepesinde panoramik fotoğraflar çekip eğlenirken, kaç insanın gülüşü sadece vesikalık fotoğraflarda kaldı? Görmedik. Sonra biz, çocuklarımızı parasını senelerce peşin ödediğimiz kolejlerde okuturken, kaç aile geçim sıkıntısına çocuğunu okuldan alıp, çalıştırmak zorunda kaldı? Görmedik. Kendi kızlarımızı el bebek gül bebek büyütürken, kaç kız çocuğu evlendirilmek için oyundan alındı, kaçı çocuğunun oyuncağıyla çocukluğunu yaşadı? Görmedik. Biz yalılarda çocuklarımıza düğün dernek kurarken, kaç anne kaç tabuta duvak örttü, kaç gelin sevdalısının tabutuna sarıldı? Görmedik. Biz ailemizle yerden ısıtmalı, ultra lüks evimizde bilmem kaç ekran LCD televizyonumuzdan paralı yayınlarımızı izlerken, kaç aile soğuktan öldü, kaç ailenin tüplü televizyonu kavga esnasında paramparça oldu, kaç aile yok oldu, kaç kadın cinayete kurban gitti? Görmedik. Biz adliyelerde işimizi bir lafla hallederken, kaç kişi tek bir dava için günlerce, aylarca hatta yıllarca oradan oraya süründü de çözüm bulamadı? Görmedik. Bize dokunanı yerle bir ederken, kaç kişi kendisine dokunulduğunda yerle bir oldu? Görmedik. Biz aile şirketlerimizde babamızın parasını yerken, kaç kişi üç kuruşa çalıştığı yerden haksız yere tazminatsız kovuldu, kaç baba işsizlikten kendini yaktı? Görmedik. Kimseyi görmedik. Kimsenin çığlığını duymadık.
Elbette ki kör de değildik, sağır da. Bizden olanı gördük sadece. Diğerlerini görmek, bilmek, duymak işimize gelmedi. Hani şu sol kaburgadaki var ya. Kalp. Hah o bizde kalp değil taşmış güya. Onlar öyle söylüyor. Onlar işte be çocuk! Bizimle savaşanlar.
Sonunda biz mi kazandık çocuğum? Hayır. Biz hep kazandığımızı sandık aslında. Ama yanıldık. Başından beri biz yanıldık. Biz içimizdeki bir parça kötülüğü silmek yerine, katlaya katlaya çoğalttık. Ve de bu savaşı kaybettik. Onlar kazandı…
Yorumlar